İçindekiler
Günümüz dünyasında tek ebeveynli aileler, nüfusun önemli bir bölümünü oluşturuyor. Bu dezavantajlı grubun en büyük sorunlarından biri, kendilerine uygun konut bulamamak. Sözünü ettiğim aileler hem fiyat hem güvenlik hem çocukların ihtiyaç duyduğu sosyallik hem de gerektiğinde sorumlulukları paylaşabilme açısından büyük zorluklar yaşıyor.
Boşanma Oranları Tüm Dünyada Yükselişte
Boşanma oranları Avrupa Birliğinde (AB) yaklaşık %50’ye ulaşarak tüm zamanların en yüksek seviyesine geldi. Portekiz’de %91’i bulan bu oran Türkiye’de %30 civarında… Fransa’da 4 aileden 1’i, Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) ise neredeyse 3 aileden 1’i tek ebeveynli ailelerden oluşuyor. Türkiye’de ise bu aileler, toplam hanehalklarının %10,1’ini meydana getiriyor. Yalnızca İstanbul’da tek ebeveynli aile çatısı altında yaşayan nüfus, 488 bin civarında. Bu rakam Türkiye genelinde 2 buçuk milyonu aşıyor.
Tek Ebeveynli Ailelere Göre Bir Model Geliştirmek Mümkün mü?
Tek ebeveynli ailelerin toplumda önemli büyüklükte bir nüfusu oluşturduğu çok açık. “Peki, gayrimenkul sektörü konut özelinde bu kitleye nasıl bir çözüm sunuyor?” sorusunun üzerinde durduğumuzda ise maalesef hiçbir çözüm üretilmediği sonucuna ulaşıyoruz. Çünkü sadece Türkiye’de değil tüm dünyada geçtiğimiz günlere kadar böyle bir hedef kitlenin varlığı dahi fark edilmemişti.
Paylaşımlı Ev ve Yaşam Konsepti
Birkaç yıl önce Fransa’dan iki genç girişimci; boşanan çocuklu ailelerin sayısının giderek arttığını, bunların toplumda dezavantajlı bir gruba dönüşerek ciddi zorluklar yaşadığını belirledi.
Ardından girişimciler; modern yaşamdan kopmayan, şehir içine entegre, fiyatları ulaşılabilir bir yaşam için paylaşımlı ev ve yaşam konsepti geliştirdi. Bu konsept, aslında ne kadar büyük bir kitlenin böyle bir projeye ihtiyaç duyduğunu gösterdi.
Özetle paylaşımlı ev ve yaşam konsepti, boşanma sonrası yalnız ebeveynlerin geleneksel olarak yaşadığı sosyal dışlanma, mesleki ve finansal sıkıntılardan oluşan kısır döngüye çare olabilecek bir geliştirme yaklaşımı…
Daha Düşük Yaşam Maliyeti
Bu tür bir projenin öne çıkan avantajlarından biri, ailelere daha düşük bir maliyetle barınma imkânı sunması. Türkiye’de olduğu gibi tüm dünyada ev sahipleri, kiracılarını iyi kazanca sahip adaylar arasından seçiyor. Oysa tek ebeveynli ailelerin kazançları, diğer ailelere göre düşük. Zira boşanmadan 1 yıl sonra ailelerin yaşam kalitesinde yaklaşık %30’luk bir azalma gerçekleşiyor ve bu düşüş, yoksullaşma nedenleri arasında Avrupa’da ilk sırada yer alıyor.
Öte yandan kadın-erkek arasında ciddi bir maaş eşitsizliği olduğu da bilinen bir gerçek. AB’de 2020 araştırmalarına göre aynı işi yapıyor olsalar dahi kadınlar, erkeklerden ortalama %13 daha az kazanıyor. Bu da özellikle çocuklu annelerin, ekonomik açıdan iyice zorlanması anlamına geliyor.
Sonuç olarak tek ebeveynli ailelerin maruz kaldığı bu gelir kaybı; yaşayacakları semt seçimine etki ediyor, çocukların okula geliş-gidiş sürelerini uzatıyor ve ailenin toplam yaşam kalitesini düşürüyor.
Paylaşımlı yaşam ise getirdiği avantajlar ile her bir ailenin barınma ve yaşam maliyetlerini azaltıyor. Her şeyi düşünülmüş bu tür bir sistem, baba ya da anne fark etmeksizin tek ebeveynli ailelerin; aradığı tüm hizmetlere en ekonomik şekilde erişmesine imkân sağlıyor. Buna karşın geliştirici için de bahsi geçen model; alıcı kitlesi hazır, kârlı bir yatırım imkânı sunuyor.
Daha Fazla Sosyallik ve Güvenlik
Bu tür projelerin bir diğer avantajı da çocukların ihtiyaç duyduğu sosyalliğe ve ebeveynler arasındaki sorumluluk paylaşımına imkân vermesi… Yaşıtlarıyla oynayabilen çocuklar, boşanma nedeniyle kendilerini dışlanmış hissetmiyorlar. Ebeveynler de kendi aralarındaki iş bölümü sayesinde çocuklara daha fazla zaman ayırıyor, hatta her zaman çocukların yanında bir ebeveyn bulunabiliyor.
Özetle paylaşımlı modelde ailelerin günlük hayatları kolaylaştırılırken, çocukların sağlıklı gelişimi için uygun koşullar yaratılıyor.
Paylaşımlı ofislerden sonra paylaşımlı yaşam modelinin hızla yaygınlaşacağına inanıyorum ve bu durum da şart gibi görünüyor. Çünkü tek ebeveynli ailelerin, bu modelin sunduğu avantajlara gerçekten gereksinimi bulunuyor.
Tüm bunların yanı sıra sektörün daraldığı böyle bir dönemde gayrimenkul geliştiricilerinin de bu tür ihtiyaçları tespit edip nokta atışı projeler geliştirmeleri, şüphesiz faydalarına olacak…