İçindekiler
Aşırı şehirleşme nedeniyle iklim parametreleri birçok özelliğini kaybedebilmektedir. Yapılan bilimsel çalışmalarda; yerleşim alanı ile hemen yanı başındaki yeşillik alanda ölçülen sıcaklıklar arasındaki farkın, mevsimsel değişikler gösterse de, 5 derecenin üzerine kadar çıktığı görülmektedir. Bu durumu örneklemek gerekirse; hava sıcaklığı İstanbul – Maslak’ta 33 derece ve nem oranı %55 olsun, hissedilen sıcaklık bu durumda 39 derece oluyor. Hemen yanı başında Belgrad Ormanı’nda sıcaklık 30 derece ve nem oranı %55 olsun, hissedilen sıcaklık 32 derece oluyor.
Bu tarz hava sıcaklıklarında asfalt sıcaklığı 58 derece ve beton sıcaklığı 54 dereceye kadar çıkabiliyor. Ayrıca cam binaların gelen ışığı yansıtması sonucu, civarındaki sıcaklığı 3 dereceye kadar artırıyor. Beton ve asfalt kaynaklı sıcaklık farkını da hesaba kattığımızda 33 derece olan sıcaklığı Maslak’ta ortalama 42 – 45 derece aralığında hissederken, hemen yanı başında Belgrad Orman’ında 32 derece hissediyoruz. Dolayısıyla ortaya 10 derecelik sıcaklık farkı çıkıyor.
Sanayi Devrimi ve Şehirleşme, İklimleri Nasıl Etkiledi?
Şehirler, 19. yüzyılda yaşanan Sanayi Devrimi ile birlikte hızlı bir büyüme sürecine girmiştir. Bu durum; motorlu araç kullanımının artmasına, çevresel kalitenin bozulmasına, nüfus yoğunluğuna, gürültüye, yaşam kalitesinin düşmesine ve sosyal ayrışmaya neden olmuştur.
Bu gelişmelere bağlı olarak artan enerji ihtiyacının karşılanması için kaynak olarak doğanın görülmesi ve yenilenmesi mümkün olmayan fosil yakıtların sorumsuzca kullanılması, çevresel sorunların kaynağını oluşturmuştur.
Çevresel sorunların, özellikle 20. yüzyılın son çeyreğindeki enerji krizi ile birlikte, büyük boyutlara ulaşması sonrasında bilinçlenme dönemi başlamış; 1970’li yıllarda “çevresel tasarım”, 1980’li yıllarda “yeşil tasarım”, 1990’lı yıllardan sonra da “ekolojik tasarım” ya da “sürdürülebilirlik” kavramı ve sürdürülebilirlik uygulamaları çözüm olarak ortaya çıkmıştır (Güleryüz ve Dostoğlu, 2012).
Gökdelenler İklim Değişikliği ile Mücadeleyi Zora mı Sokuyor?
Cam giydirme gökdelenler, 20. yüzyıl mimarisinin en belirgin özelliklerinden biridir. Gökdelenlerde cam seçilmesinin başlıca nedeni; dekoratif oluşu ve manzara sağlaması olarak sayılabilir. Ancak camlar, gelen güneş ışığının bir kısmını içeri alırken, bir kısmını da yansıtarak mercek etkisi yapmaktadır.
Günümüzde cam malzemesine birçok yetenek kazandırıldığı ayrı bir gerçektir. Bununla birlikte, bu malzemenin bugünkü teknoloji düzeyinde bile kullanımı bazı iklim tipleri için uygun olmayabilir.
New York Yeşil Konseyi (Urban Green Council in New York) 2014 yılında yayınladığı bir raporda; cam kaplı binaların, Orta Çağ yarı ahşap evlere denk yalıtım değerlerine sahip olduğunu ortaya koydu. Bu durum cam kaplı binaların ısınma ve soğutma konusunda çok da iyi bir tercih olmadığı anlamına gelmektedir. Kısaca cam kaplı binalar iklim değişikliği ile mücadeleyi zora sokmaktadır.
Cam Kaplı Binalar Yalıtım Konusunda Avantajlı mı?
Sahip olduğumuz bugünkü teknoloji düzeyinde bile cam kaplı binaların ısınma ve soğutma giderleri yüksektir. Geçtiğimiz yıllarda Amerika’nın Boston kentinde yapılan bir araştırma; cam kaplı kulelerin, 1930’lu yıllarda yapılan binalardan çok daha kötü yalıtım değerlerine sahip olduğunu, ısınma – soğutma ve aydınlatma konusunda çok daha yüksek paralar harcanmasının zorunlu olduğunu ortaya koymuştur.
Şehir Meteorolojisi Neden Önemli?
Doğada olmayan bir yükselti yaptığınızda (gökdelen gibi), rüzgârın gücünü ve doğal esinti yönünü etkilersiniz. Rüzgâr gökdelenin gövdesine çarptığında; bina yüksekliğinin 50 katına kadar uzayabilen mesafede rüzgârsız alan oluşturur ve bina yüzeyi boyunca düşey hareket eğilimi göstererek, gökdelenin dibindeki insanları rahatsız edecek kuvvette türbülanslar ve ses oluşturmaktadır.
Meteoroloji mühendisleri olarak yıllardır gündeme getirmeye çalıştığımız, ne yazık ki bir türlü sesimizi duyuramadığımız “şehir meteorolojisi” denilen bilim dalı, yerleşik alanlarda bu gibi etkileşimleri inceler. Bizler bunu incelemek ve gelecek nesillere sürdürülebilir, yaşanabilir kentler bırakacak neferlerden biri olmak istiyoruz.
Şehir Isı Adası Nedir ve Şehre Etkileri Nelerdir?
Isı adası etkisi, kentlerin yapısal yoğunluklarının artması sonucu gözlemlenen olumsuz bir mikroklimatik şarttır. Kentlerin kontrolsüz gelişimine bağlı olarak artan sera gazı salınımları, yoğunluğun aşırı artması ve çevreye olan tahribat, sağlıksız hayat şartlarını oluşturmaktadır. Yeşil alanların yok olması ve yerini hızlı betonlaşmanın alması, şehir ısı adası etkisini artırmaktadır.
Kentler iklim değişimine, iklim değişimi de kentlere etki etmektedir. Bu kısır döngü içerisinde insan, sağlıksız yaşam koşulları ile sürekli baskı altında kalmaktadır. Değişime uğrayan kent iklimi, küresel iklim değişiminin de etkileriyle birlikte insanın konfor şartlarının dışına çıkan iklimsel davranışlar sergilemektedir ve ölümle sonuçlanabilen neticeler meydana gelebilmektedir.
Şehir ısı adası etkisini azaltmak için yapılacak çalışmalardan bazıları şunlardır:
- Şehir içlerinde büyük yeşil alanlar yaparak küçük ölçekli şehir meltemleri oluşturulabilir. Böylece hem sıcaklığın düşmesi sağlanabilir hem de kirliliğin etkisi azaltılabilir.
- Yeni planlanan yerleşim alanlarında cadde genişlikleri ve çevresindeki kat sayıları gök görüş oranı dikkate alınarak hesaplanmalıdır. Çünkü küçük değerli gök görüş oranına sahip şehir kanyonları rüzgâr hızını düşürerek sıcaklık ve kirlilik dağılımını etkilemektedir.
- Bunun yanında bina çatılarının uygun olanlarına çatı bahçelerinin yapılması, uygun olmayanlarının ise açık renkli veya refleksiyon özelliğine sahip malzemelerle kaplanması şehir ısı adası genliğini düşürmektedir. Böylece gün boyu binaların radyasyon emmesi ve bunu güneş battıktan sonra atmosfere vermeleri engellenmiş olur. Bu da şehir ısı adası genliğinin düşmesine neden olur. Örneğin Tokyo’da bina çatılarında bahçe yapılmasının sıcaklığın 0,8 °C azalmasını sağlayacağı, bunun da her gün 1,6 milyon dolarlık elektrik enerjisi tasarrufuna eşit olduğu hesaplanmıştır (Hien 2002).
Çözüm Nedir?
Çoğunlukla tek ve iki katlı olmak üzere, bir fazlasında asansör zorunluluğunun başladığı, yani en fazla dört katlı bir yerleşke, elbette insani ve sosyal gereksinimlere çok daha kolaylıkla hizmet verebilecektir.
Ülkemizde kat ortalaması konutlarda altı katı aşmıyor. Geçiş döneminde; hemen vazgeçilemeyecek kentsel yoğunluklar ve TOKİ benzeri yaygın uygulamaların kötü alışkanlıkları dengeye kavuşana kadar, en çok sekiz katlı ama olabildiğince doğayı kendi kotuna taşıyabilmiş örneklerin ara çözüm olduğunu düşünüyorum. Elbette tüm yapıların ama özellikle sekiz katlı olanların ne birbirlerine ne de diğer yapılara gölge düşürmeyecek şekilde konuşlanmaları şart.
Hâlihazırdaki yüksek blok yerleşkelerinin neredeyse tümünde en çok ihmal edilen iklimsel faktör başta olmak üzere gölge hesabıdır. Yön duygusuna sahip bir kentsel planlama ile yola çıkması gereken yatay ağırlıklı yerleşim; elbette kendisini güney – kuzey ilişkisine odaklamalı, doğu ve batı yönünün avantajlarını kullanmasını bilmelidir. Birbirine zıt iklimsel özelliklere sahip, örneğin; kuzey ve güney dairesi saçmalığına son verilmelidir.
Enerji ve ekoloji ayrılmaz bir bütündür. Kentsel planlama, mimari proje ve yapım sürecinde mimar, mühendis ve çalışanların gelecek nesillere sürdürülebilir ve yaşanabilir kentler bırakabilmesi için bunları her daim göz önünde bulundurması ve meslekler arası disiplin içerisinde çalışılması gerekmektedir. Çünkü başka Türkiye yok! Hatta başka dünya yok!
Sürdürebilir, yaşanabilir kentlerde gelecek nesillerimizin de yaşayabilmesi için imar planlarında meteoroloji mühendisleri mutlaka yer almalıdır.
Kaynakça:
- Begeç And A. İ. Yalıner, “Gökdelenlerin Sürdürülebilirlik ve Sürdürülebilir Şehirler Bağlamında Yeniden Düşünülmesi – Yeni Tasarım İlkeleri”
- Akademia Mühendislik ve Fen Bilimleri Dergisi, vol.1, no.3, pp.57-68, 2017 Güleryüz, m. & Dostoğlu, N. (2012)
- “Yüksek Binalar ve Sürdürülebilir Mimarlık: Çelişkiler, Beklentiler”, Yapı, Aylık Mimarlık Tasarım Kültür Sanat Dergisi, No. 368, İstanbul
- https://tr.euronews.com 2019/07/24sicakhava-dalgasi-sicaklik-insan-nasil-oldurur
- Çelik Erengezgin, Yük. Mimar (ikili görüşme ve yaşamında kaleme aldığı yazılardan derlemeler)