İçindekiler
Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği (İZODER) Başkanı Emrullah Eruslu ile Türkiye’nin sürdürülebilir gayrimenkul alanındaki karnesini, binalardaki ısı yalıtım uygulamalarının iklim değişikliği ile mücadeledeki rolünü, doğru yalıtımın inşaat maliyetine etkisini, İZODER’in gerçekleştirdiği faaliyetleri ve daha pek çok başlığı Emsal.com okurları için mercek altına aldık. Eruslu, “Ülkemizde mevcut bina stokunun sadece yüzde 20’si ısı yalıtımı ile ilgili mevzuatlar kapsamında bulunuyor. Geri kalan yüzde 80’lik mevcut bina stokumuza yönelik tedbirler almadan, arzulanan enerji verimliliği hedeflerine ulaşılması mümkün değil.” diyor ve ekliyor: “Doğru yalıtım uygulamalarıyla hem fosil yakıt tüketimini azaltarak dünyayı daha az kirletmek hem de yüzde 50’ye varan oranda tasarruf elde etmek mümkün.”
Türkiye’nin Sürdürülebilir Gayrimenkul Karnesi
Türkiye’nin sürdürülebilir gayrimenkul alanındaki karnesini nasıl görüyorsunuz? Bu alandaki gelişimi hızlandırmak adına kamu ve özel sektöre ne gibi görevler düşüyor?
Bildiğiniz üzere Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya’dan fosil yakıt ithalatını azaltmak için yenilenebilir enerji kullanımının ve enerji verimliliğinin arttırılması amacıyla planladığı “RePowerEU” adlı bir paket açıkladı. Paket, Avrupa Yeşil Mutabakatı mevzuatının “Fit for 55” (yüzde 55 emisyon azaltımı politikasına uygunluk) amaçları kapsamında bazı yeni hedefler getirmekte ve biz de bu adımları yakından izlemekteyiz.
Türkiye’nin de gerek enerji verimliliği gerekse küresel ısınma ve iklim değişikliği ile ilgili hedefleri bulunmaktadır. Bu hedeflere ulaşabilmek için ülkemizde tavsiye edilen U değerlerinin (ısıl geçirgenlik değeri) iyileştirilmesine acilen ihtiyaç vardır. “Tek Yol U Dönüşü” kampanyamızla, Türkiye’deki binaların daha az enerji harcayan çevre dostu bir yapıya kavuşması adına; çatı, duvar ve döşemelerimizdeki yalıtım kalınlıklarını arttırarak ve kaplamalı yalıtım camı üniteleri kullanarak U değerlerimizin iyileştirilmesi gerektiğini vurguladık. Bu bağlamda ülkemizdeki binaların tümünün; daha az enerji harcayan, çevre dostu olmasının öncelikli hedeflerimiz arasında yer alması gerektiğini düşünmekteyiz.
Ülkemizde yalıtım ile ilgili yasal düzenlemeler henüz AB ülkeleri seviyesinde değil. Isı yalıtımıyla ilgili mevzuatlar sadece kabaca yüzde 20’lik bina stokuna hizmet ediyor ve gelişmiş ülkelerin oldukça gerisinde.
Türkiye’de sadece ısıtma için harcanacak enerji miktarının sınırlandırılmasına dair düzenlemeler mevcuttur. Ülkemizde ısıtma kaynaklı enerji tüketiminin sınırlandırılması için 2008 yılında tanımladığımız enerji limitlerini kullanmaktayız. Biz 12 yıldır enerji verimliliği anlamında yerimizde sayarken AB ve gelişmiş ülkeler birçok adım attı. Önce 20/20/20 hedefleri çerçevesinde enerji verimliliğinde en az yüzde 20 iyileşme hedefini yerine getirdiler ve 2030 yılı için yüzde 32,5’luk yeni hedef belirlediler.
AB’de 2019 yılından bu yana yeni kamu binalarının tümü neredeyse sıfır enerjili üretilmektedir. 2020 yılının başından itibaren ise tüm yeni binalar neredeyse sıfır enerjili olarak yapılmaktadır. Şimdi AB ile aradaki farkı kapatacak şekilde büyük ve kararlı adımlar atarak enerji verimliliği hedeflerimize ulaşmamızın zamanı.
Enerji Verimliliği Derneği tarafından yapılan çalışmada, ülkemizde enerji verimliliği bilinç endeksinin orta üst skalada olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Konutlarda enerji verimliliğini arttırmak için yapılması düşünülen eylemler arasında “yalıtım” ile ilgili unsurların öne çıkmasına rağmen, söz konusu uygulamalarda bilginin davranışa dönüş oranı ortalama yüzde 54 düzeyinde.
Yüksek maliyet yalıtım yaptırmama nedenleri arasında ilk sırada yer almaktadır. Yani mevcut bina stokunun ısı yalıtımıyla enerji verimli ve çevreye duyarlı, sağlıklı ve konforlu hâle getirilebilmesinin önündeki en büyük engel; tüketicilerin finansman imkânlarının kısıtlı olması.
Ülkemizde mevcut bina stokunun sadece yüzde 20’si ısı yalıtımı ile ilgili mevzuatlar kapsamında bulunmaktadır. Geri kalan yüzde 80’lik mevcut bina stokumuza yönelik tedbirler almadan, arzulanan enerji verimliliği hedeflerine ulaşılması mümkün değildir. Bu kapsamda Yalıtım Kredisi desteğini, verimlilik ve sürdürülebilirlik anlamında devletimizin attığı önemli bir adım olarak görmekteyiz. Yalıtım kredisi kullanımında doğru malzeme ile doğru yalıtım uygulamaların yapılmasını sağlamak için gerekli teknik destek, denetim mekanizmaları ve bilirkişilik uygulamaları hızla devreye alınmalıdır.
Benzer bir şekilde sürdürülebilir yapı denildiğinde su yalıtım uygulamaları da öne çıkmaktadır. Yapıların tasarım ömürleri boyunca güvenle ayakta kalabilmesi, betonarmenin su ve suyun etkilerinden korunması koşuluna bağlıdır.
Deprem tehlikesi altında bulunan Türkiye’de, yapı ömrü ve dayanıklılığı açısından büyük öneme sahip su yalıtımı konusunda önemli bir adım atılarak hayata geçirilen Binalarda Su Yalıtımı Yönetmeliği; 27 Ekim 2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından, İZODER’in destek ve girişimleriyle mevzuattaki eksikleri gidermek üzere hazırlanan bu yönetmelik, 1 Haziran 2018’de yürürlüğe girmiştir. Böylece yeni yönetmeliklerle su yalıtımının yeni binalarda uygulanması zorunlu hâle getirilmiştir.
Bina dayanımı için gerekli olan su yalıtımı, şimdiye kadar çoğunlukla ihmal edildiği için ülkemizde 30 yıllık binalar ömrünü tamamlamış olarak görülmektedir. Oysa asgaride 80 – 100 yıl gibi bir zaman dilimi için inşa edilmesi gereken binalarımız, bu süre içinde korozyon etkisine karşı korunmalıdır. Bunun için de mevzuatların öngördüğü gibi su yalıtımı yapılmalıdır.
Bugün Türkiye çapında başlatılan kentsel dönüşüm süreci, su yalıtımı uygulamaları için büyük bir fırsat ve inşa edilen tüm yeni binalardaki su yalıtımının standartlara uygun yapılması çok önemli. Yönetmeliğin amacına ulaşması; tasarım aşamasında doğru ürün ve sistem seçimi, standarda uygun ürünlerin doğru şekilde uygulanması ve etkin denetim ile sağlanabilir.
Isı Yalıtımının İklim Değişikliği ile Mücadeledeki Etkisi
Binalarda ısı yalıtım uygulamaları, iklim değişikliği ile mücadelede nasıl bir etkiye sahip?
Uzmanlar, afetlerin yüzde 83’ünün; sel, fırtına ve sıcak hava dalgaları gibi hava ile iklim bağlantılı olaylardan kaynaklandığını sık sık hatırlatmaktadır. Çevreci ve yenilenebilir enerji kaynaklarını arttırırken, enerji verimliliği sağlayacak yalıtım çözümlerini yaygınlaştırmak; çevremizi korumak için hayata geçirilebilecek en etkili adımlardandır.
Ne kadar az fosil yakıt tüketirsek hava kirliliğini, dolayısıyla karbon salımını azaltır ve küresel ısınmaya karşı daha etkin mücadele vermiş oluruz. Doğru yalıtım uygulamalarıyla hem fosil yakıt tüketimini azaltarak dünyayı daha az kirletmek hem de yüzde 50’ye varan oranda tasarruf elde etmek mümkündür. Ortak hedefimiz, Türkiye’deki binaların daha az enerji harcayan çevre dostu bir yapıya kavuşması olmalıdır.
Doğru Yalıtımın Enerji Tasarrufuna Katkısı
Rakamlar üzerinden konuşacak olursak doğru yalıtımla inşa edilen yapılar, hanelere ne ölçüde enerji tasarrufu sağlar? Dahası yalıtım, ülkelerin enerjide dışa bağımlılığını azaltmada ne kadar önemli?
Ülke olarak kullandığımız enerjinin kabaca yüzde 70’ini ithal etmekteyiz. Enerji tüketimi incelendiğinde; yüzde 32,7’lik pay ile konut ve hizmet sektörlerinden oluşan bina ve yüzde 32,3’lük pay ile sanayi sektörü öne çıkmaktadır. Binalarda tüketilen enerjinin yüzde 80’i ısıtma ve soğutma amaçlı tüketilmektedir. Enerji tüketimi arttıkça hem çevreye daha çok zarar vermekte hem de ülkemizin enerji ithalatı faturasını yükseltmekteyiz.
Enerji ithalatına milyarlarca dolar aktarmamıza rağmen ısınamamakta ve verimli soğutma sağlayamamaktayız. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2021 sonuçlarına göre, konutun yalıtımından dolayı ısınamama en çok karşılaşılan konut ve çevre problemi olmuştur. Kurumsal olmayan nüfusun yüzde 34,3’ü konutunda yalıtımdan dolayı ısınma sorunu, yüzde 33,9’u sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçeveleri gibi problemleri yaşamaktadır.
Haziran ayı başında Cumhurbaşkanımızın açıkladığı; T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız ile T.C. Hazine Maliye Bakanlığımız öncülüğünde, sektör temsilcileri olarak bizlerin de katkı sağladığı çalışmalar sonucunda ortaya çıkan yalıtım kredisi ile halkımız yüzde 0,99 faiz oranıyla 50 bin TL’ye kadar 60 ay vadeli olarak kredi kullanabilecek ve evlerini daha düşük faturalarla kışın ısıtabilecek, yazın da serinletebilecektir.
Yalıtım kredisi ile her yıl 300 bin hanenin (daire) yalıtılması durumunda, 5 yıl sonunda toplam 4,8 milyar metreküp doğal gaz tasarrufu sağlanacaktır. Tasarruf edilen bu miktar 2020 yılında konutlarda tüketilen toplam enerjinin yüzde 15,5’ine karşılık gelmektedir ve parasal karşılığı da 60 milyar TL’yi aşmaktadır.
Türkiye’deki binaları ısı yalıtımlı hâle getirerek, ülkemizin toplam enerji tüketimini yaklaşık yüzde 15, hane halkının yakıt giderlerini de yüzde 50 azaltmamız mümkündür. Sadece binaların enerji verimli hâle getirilmesiyle (en az C sınıfı binalar) her yıl 9-10 milyar dolar tasarruf elde etme potansiyelimiz bulunmaktadır. Yani Yalıtım kredisi sadece vatandaşa değil, devletimize de kazandıracaktır.
Daha az enerji tüketimine bağlı olarak çevre de kazanacaktır. Kredi süresi olan 5 yılın sonunda sera gazı azaltımı 13,5 milyon ton CO2 mertebelerinde hesaplanmaktadır. Bu tasarruf; 124.000 adet ağaçtan oluşan 50.000 dönüm orman alanının 5 yıl boyunca yuttuğu CO2 miktarına eş değer bir rakamdır.
Yalıtım kredisiyle elde edilecek tüm kazanımlar; üretim, uygulama, nakliye, satış, dağıtım gibi görevler yürüten yalıtım ekosistemindeki yaklaşık 50.000 kişi ile gerçekleştirilecektir.
Öte yandan kullanılacak olan yalıtım malzemeleri, yalıtım camı üniteleri, yapıştırıcı, sıva, alçı levha gibi yardımcı malzemelerin tamamı Türkiye’de üretilmektedir. Bu kredi, yerli sanayiye de hareket getirecektir.
Yalıtım, İnşaat Maliyetlerine Nasıl Yansıyor?
“Yalıtım kalınlığının artmasının inşaat maliyetine etkisi oldukça az” şeklinde bir açıklamanız bulunuyor. Buradan hareketle doğru yalıtımın inşaat maliyetine etkisiyle ilgili değerlendirmelerinizi dinlemek isteriz.
Küresel enerji dengelerindeki değişimler, ülkeleri enerji verimliliği konusunda daha hızlı adımlar atmaya yöneltmektedir. Şubat ayında Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği’nde bir düzenleme yapıldı. Bu düzenleme, 1 Ocak 2023’ten itibaren bir parseldeki toplam inşaat alanı 5 bin metrekareden büyük olan tüm binaların enerji performans sınıfının en az “B” olacak şekilde inşa edilmesini ve kullanılacak enerjinin de en az yüzde 5’ini yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanmasını zorunlu hâle getirdi.
Bahse konu düzenleme, hâlen “C” olan asgari enerji performansının “B”ye çıkarılmasını, ısı yalıtımında kullanılan yalıtım malzemesi kalınlıklarının da bir miktar arttırılmasını sağladı.
Yalıtım kalınlıklarının, enerji verimliliğine etkisi çok fazla olsa da kalınlık artışının uygulama maliyetine olan etkisi oldukça azdır. Yalıtım kalınlığı arttıkça, sağlanacak enerji verimliliği aynı oranda yükselir. Buna karşılık kalınlık artışının inşaat maliyetine etkisi düşüktür. Yalıtım kalınlığını iki katına çıkardığımızda toplam maliyet ikiye katlanmaz ama bu sayede ısıtma ve soğutmada tasarruf potansiyeli iki kat olur. Isı yalıtımı uygulamaları hem ilk yatırım hem işletme maliyetlerini düşürerek kendini kısa sürede geri öder, bina ömrü boyunca tasarruf sağlamaya devam eder.
Genel olarak uygulamalarda yalıtım malzemesi giderlerinin dışında, yalıtım kalınlığından bağımsız olarak; iskele kurulumu, elektrik, su gibi alt yapı maliyetleri, yapıştırıcı, sıva, dübel, file gibi yardımcı malzeme maliyetleri, boya, dış cephe kaplaması gibi tamamlayıcı malzeme ve işçilik maliyetleri oluşur.
Tüm bunların içerisinde yalıtım malzemesinin kalınlığının arttırılmasından oluşacak ilave maliyeti, uygulamadan uygulamaya değişmekle birlikte oldukça düşüktür. Yani iskeleyi kurdurmuş, personeli iskeleye çıkarmış, yapıştırıcı, sıva, boya gibi malzemeleri almışken enerji verimliliğini sağlayacak yalıtım levhasını mümkün olduğunca kalın kullanmalıyız.
Artık bizim de Antalya ve İzmir gibi sıcak iklim bölgelerinde 6-8 cm, İstanbul gibi ılıman iklime sahip bölgelerde 9-10 cm, Ankara gibi soğuk olan yerlerde 10-12 cm ve Erzurum gibi çok soğuk olan yerlerde 14-15 cm kalınlıklarda yalıtım yapmamız gerekmektedir.
Benzer bir durum pencereler için de geçerlidir. Pencerelerde kaplamasız klasik camlar yerine ısı ve/veya güneş kontrol kaplamalı yalıtım camlarını kullanmalıyız. Bu noktada tüm vatandaşlarımıza mevzuat limitlerinin ötesine geçmelerini ve daha kalın yalıtım yapmalarını tavsiye etmekteyiz.
İZODER’in Kuruluş Amacı ve Hedefleri
İZODER’in kuruluş hedefleriyle ilgili neler söylemek istersiniz? Bu kapsamda gerçekleştirilen faaliyetler nelerdir?
29 yıl önce sektörümüzün gelişimine öncülük etmek, halkımızın yalıtımla sağlayacağı verimlilik ve konfora dikkatlerini çekmek, bu alanda farkındalık yaratmak için İZODER çatısı altında toplandık. Bugün enerji verimliliği gündemimizin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Ancak su, ses ve yangın yalıtımları konusunda da atmamız gereken adımlar bulunmaktadır.
İZODER olarak mevzuatlarımızın iyileştirilmesi ve gelişmiş ülke standartlarına getirilmesi konusunda girişimlerimiz, çalışmalarımız olmaktadır. Deprem kuşağında bulunan ülkemiz için binaları korozyondan koruyan su yalıtımı, bir başka önemli başlığımızdır.
Öte yandan özellikle evde kapalı kaldığımız pandemi döneminde ses yalıtımının önemini, gürültünün sağlığımız üzerindeki olumsuz etkisini çok iyi deneyimledik. Yapılarda yangından korunmak ve yangın sırasında güvenli bir şekilde tahliyenin sağlanması için yangın yalıtımı da hayati önem taşımaktadır.
Tüm bu konularda mevzuatların iyileştirilmesi, halkımızın bilinçlendirilmesi ve farkındalığın oluşması için çalışmalar yapmaktayız. 2000 yılında Binalarda Isı Yalıtımı Yönetmeliği’nden, 2018 yılında yürürlüğe giren Binalarda Su Yalıtımı Yönetmeliği ile Binaların Gürültüye Karşı Korunması Yönetmeliği’ne kadar yalıtımın tüm branşları ile ilgili mevzuatların ve kılavuzların hazırlanmasına katkı sağladık.
“Tek Yol U Dönüşü” kampanyamızla ülkemizdeki binaların daha az enerji harcayan, çevre dostu bir yapıya kavuşması için farkındalık oluşturmaya çalışmaktayız. “Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği”nin iyileştirilmesi için uğraşmaktayız. Uzun yıllardır emek verdiğimiz Yalıtım Kredisi’nin de “yalıtım seferberliği ilan edilmeli” dediğimiz bir dönemde hayata geçmesinden dolayı çok mutluyuz.
Seminer ve eğitim çalışmalarımız yalıtım bilincinin yaygınlaşması için çalışmalarımızın önemli bir ayağını oluşturmaktadır. T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile 14 farklı ilde düzenlenen Tüm Yönleriyle Yalıtım seminerlerine bu yıl belediyelerle devam etmekteyiz.
Silivri Belediyesi ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi iş birliğinde yapılan; ısı, su, ses ve yangın yalıtımı seminerlerimiz yoğun ilgi gördü. Kamu ve özel sektörde görev alan profesyonellere, geleceğin tasarımcısı ve karar vericisi konumuna gelecek öğrencilere, yalıtım yaptırmayı düşünen vatandaşlara yönelik eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarımız devam edecek.
Tüm bunların yanı sıra kampanyalar, fuarlar, yayınlar ve sosyal medya hesaplarımızla yalıtım konusunda bilgi kaynağı olmayı hedeflemekteyiz.
Yapı Malzemesi Üreticilerine Öneriler
Gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakma noktasında yapı malzemesi üreticilerine ne gibi görevler düşüyor? Sektöre yönelik önerilerinizi paylaşmanızı rica ederiz.
Sanayide enerji tüketiminin ağırlıklı kısmı proses ve alan ısıtmasında kullanılmaktadır. Endüstriyel proseslerde yapılacak olan ısı yalıtımı uygulamaları, sağlamış oldukları enerji verimliliği ile kendini çok kısa sürede geri ödemektedir.
Avrupa Yeşil Mutabakatı, uluslararası ticaret arenasında rekabetçi olmak isteyen tüm sanayi tesislerini; enerji verimliliği projelerini hayata geçirmeye ve karbon ayak izlerini azaltmaya yönlendirmektedir. Dolayısıyla endüstriyel tesislerde yapılacak yalıtım uygulamaları, sağladıkları enerji verimliliği ve sera gazı salımlarındaki azalma ile sürdürülebilirlik anlamında öne çıkacaktır.
Ayrıca yalıtım uygulamaları, üretim maliyetlerindeki enerji yükünün azaltılmasına ve uluslararası pazarlarda fiyat avantajı oluşturup rekabetçi çözümler sunarak mali sürdürülebilirliğe katkı sağlayacaktır. Yalıtım uygulamaları ile düşük karbonlu ve enerji verimli üretimle, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakma çabalarına da katkıda bulunacağız.
Türkiye’de, verimsiz mevcut bina stokumuzun yalıtımla enerji verimli ve çevre dostu yapılara dönüştürülebilmesi için önümüzde kentsel dönüşüm gibi çok önemli bir fırsat bulunmaktadır.
Ulusal Kentsel Dönüşüm Eylem Planı uyarınca 6,7 milyon hanenin kentsel dönüşüme tabi olacağını ve bu binaların 50-80 yıl boyunca kullanacağını düşündüğümüzde enerji verimliliği ile ilgili mevzuatlarımızı bir an önce gelişmiş ülkeler seviyesine getirmemizin ne denli önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.
Kentsel dönüşüm; ısı, su, ses ve yangın yalıtımı uygulamalarının yapılacağı doğru yapı üretim süreci olarak karşımıza çıkmaktadır. Elimizdeki bu fırsatı iyi değerlendirmeli, tüm yapılarda yalıtımın bir bütün olarak ele alınması gerektiğini unutmamalıyız.